Romanya
Avrupa’nın periferisinden kriz manzaraları
AB ortalamasının yüzde 49’u oranındaki kişi başı milli geliri ile Bulgaristan’dan sonra refah düzeyi en düşük AB ülkesi konumunda olan Romanya’da küresel kriz, siyasi krizi de beraberinde getirdi. 2004-2008 yılları arasında yılda ortalama yüzde 6,8 oranında ekonomik büyüme ile en hızlı büyüyen AB ülkelerinden biri olan Romanya’da iç tüketim ve yatırımlarla sağlanan hızlı büyüme, diğer yandan cari işlemler dengesinin bozulmasına yol açtı. Yüksek iç talep, maaş artışları, artan enerji maliyetleri ve kuraklık, 2007-2008 döneminde enflasyonu yükseltti ve mali disiplini gevşetti. Krizin etkisiyle ihracattaki keskin düşüş ile üretim ve sermaye girişindeki azalma Romanya ekonomisinin noksanlıklarıyla birleşip ciddi boyutlara ulaşınca, Demokratik Liberal Parti’den Emil Boc liderliğindeki Romanya hükümeti, Mart 2009’da mali yardım talebinde bulunmak zorunda kaldı.
IMF, AB ve uluslararası kreditörler ile 20 milyar avro tutarında mali yardım sağlanması konusunda anlaşan Romanya hükümeti, bunun karşılığında kamu harcamalarının azaltılması, bütçe açığının kontrol altına alınması ve uzun vadede mali sürdürülebilirliğin artırılmasını amaçlayan bir mali dengeleme programı uygulamayı taahhüt etti. Bütçe açığının GSYİH’ye oranının 2009 yılında yüzde 9’a çıkması üzerine, Romanya Temmuz 2009 itibarıyla aşırı bütçe açığı prosedürü kapsamında değerlendirilmeye başladı. Romanya’nın bu oranı 2010 yılında yüzde 6,8’e; 2011 yılında yüzde 5,6’ya ve 2012 yılında yüzde2,9’a çekmeyi başarmasının ardından, Romanya hükümeti tarafından alınan önlemler Avrupa Komisyonu ve IMF tarafından olumlu karşılandı ve Mayıs 2011’de mali disiplinin sağlanması, yapısal reformların desteklenmesi ve finansal sektörün istikrarının sağlanması amacıyla Romanya’ya, AB tarafından 1,4 milyar avro, IMF tarafındansa 3,5 milyar avro ilave mali yardım verilmesi kabul edildi. Öte yandan Avrupa Komisyonu, Mayıs 2013’te, Romanya’nın İstikrar ve Büyüme Paktı’nda belirlenen yüzde 3’lük referans değere uyduğuna kanaat getirerek, aşırı açık prosedürünün kapatılmasını önerdi. Romanya’nın bütçe açığının GSYİH’ye oranının 2013 yılında yüzde 2,6; 2014 yılında ise yüzde 2,4 olması bekleniyor.
Uluslararası finans piyasalarında zorlaşan mali koşullar ve mali yardım kapsamında uygulamayı öngördüğü önlemler sonucu Romanya ekonomisi, 2009’da yüzde 6,6 oranında daraldı. 2010’daki daralma yüzde 1,1 ile nispeten hafif bir şekilde gerçekleşirken, artan ihracatla birlikte Romanya ekonomisi 2011 yılında yüzde 2,2 oranında büyüdü. Ancak dış talepteki düşüş ve kuraklık nedeniyle tarım üretiminin azalması, 2012’de büyüme hızının yavaşlayarak binde 7 oranında kaydedilmesine neden oldu.
Romanya hükümeti, Haziran 2010’da kemer sıkma paketi uygulamaya koydu. Bu paket, kamu çalışanlarının maaşlarında yüzde 25, sosyal yardımlarda yüzde 15 oranında kesintiye gidilmesini ve KDV’nin yüzde 19’dan yüzde 24’e yükseltilmesini öngörmekteydi. Mart 2011’de kabul edilen iş kanunu ise işten çıkarmaların kolaylaştırılması, sözleşmeli ve geçici usulde işe alımların yaygılaştırılmasını öngören uygulamalar getirmekteydi. Kemer sıkma önlemleri ve kamu kurumlarında yaygın olan iltimas ve yolsuzluk, Ocak 2012’de Romanya halkının sokaklara dökülmesine yol açtı. Sağlık harcamalarının kısılmasını öngören reformlar sonucu başlayan büyük çaplı protestolar, Başbakan Emil Boc liderliğindeki hükümetin de sonunu getirdi. Kısa bir süre Mihai Razvan Ungureanu başkanlığındaki teknokrat hükümeti ile yönetilen Romanya’da, hükümetin planlanan kemer sıkma önlemleri nedeniyle güvensizlik oyu alarak düşmesi ile Mayıs 2012’de merkez sol görüşlü Victor Ponta Başbakan oldu. Başbakan Ponta’nın kabul ettiği tartışmalı yasalar ve Cumhurbaşkanı Traian Basescu ile aralarındaki rekabet, 2012 yılının ikinci yarısında Romanya’nın demokratik niteliklerinin sorgulanmasına yol açtı.
2012 yılından beri Romanya Cumhurbaşkanı Basescu ile Başbakan Ponta arasındaki rekabet devam ediyor. Bu durum ülkede önemli bir siyasi kutuplaşmaya yol açtı. 2011 yılında Romanya Hükümeti ile AB ve IMF yetkilileri arasında imzalanan stand-by anlaşması devam ediyor. Eylül 2013’te toplam 5,4 milyar dolarlık değerinde yeni bir stand-by anlaşmasının imzalanmasına ve Hükümetin yapısal reformlara devam etmesine karar verildi. 2012 yılında GSYİH’de çok düşük bir büyüme kaydedilmekle birlikte (yüzde 0,7), 2013 yılında somut bir şekilde Romen ekonomisi büyüdü (yüzde 3,5). Büyümedeki artıran başlıca etken ihracat artışı oldu. Buna karşılık, Komisyon’un tahminlerine göre, büyümede 2014’te yüzde 2,3 azalış, 2015’te ise yüzde 2,5 ile bir artış öngörülüyor. Önümüzdeki yıllarda büyümenin, ihracat artışından yurtiçi talebe yöneleceği tahmin ediliyor. Bununla beraber, yatırımlarda artış bekleniyor. Temel altyapı projelerinin artmasıyla AB fonlarının daha fazla ve somut biçimde kullanılması bekleniyor. Enflasyonda düşüş eğilimi kaydedilirken, enflasyon oranının, 2013’den itibaren yüzde 3,2’e indikten sonar, 2014 yılında yüzde 2,4 ile bu trendin devam edeceği öngörülüyor. 2015 yılında ise, Komisyon, yüzde 3,4 ile enflasyonda tekrar bir artış bekleniyor. İşsizlik oranına bakıldığında, 2013 yılında yüzde 7,2 ile kısmen bir artış kaydedildi. 2014’te bu oranın yaklaşık olarak korunması, 2015 yılından itibaren, işsizlik oranının yüzde 7,1olması öngörülüyor. Kamu borcunun GSYİH’ya oranı ise, 2013 yılında tespit edilen yükseliş trendini (yüzde 38,3) 2014’ te de korunması (yüzde 39,3). Buna karşılık, 2015’te yüzde 39,2 ile çok hafif bir düşüş göstermesi bekleniyor. Büyümenin sınırlı düzeyde olması, harcamalaeda kontrolün azalması ve kamu şirketlerinin yeniden yapılandırmasında sınırlı ilerleme kaydedilmesi gibi faktörlerin kamu açığında artış riskini oluşturduğuna dikkat çekiliyor.
Ülkenin temel ekonomik göstergelerine buradan ulaşılabilir.