İsveç

Mali krize İsveç modeli

Küçük ve açık bir ekonomiye sahip İsveç’te küresel krizin etkileri şiddetli hissedilmesine karşın; diğer AB ülkelerine kıyasla daha kısa sürdü. İsveç ekonomisi, ihracatın azalması, hane halklarının kemer sıkma önlemlerine başvurması ve azalan stoklar nedeniyle 2008 yılının son çeyreğinde küçülmeye başladı. 2009 yılında yüzde 5 oranında küçülen İsveç ekonomisi, 2010 yılında güçlü bir şekilde toparlanmaya başladı. İsveç’in krizi yönetmekteki güçlü performansında, 1990’lı yılların başında geçirdiği bankacılık krizinden çıkardığı dersler etkili oldu. İsveç ekonomisinin bütçe fazlası vermesi nedeniyle hükümet, birçok Avro Alanı ülkesindekinin tersine, kemer sıkma politikaları uygulamak zorunda kalmadı. Ayrıca dalgalı kur rejimi, durgunluk sırasında İsveç Kronu’nun değer kaybetmesiyle, ihracatı ve dış talebi korumakta etkili oldu. Mali pekiştirme, kamu finansmanının sürdürülebilirliği ve yapısal reformlar, İsveç’in küresel krizi başarılı bir şekilde yönetebilmesine imkân sağladı.

İsveç ekonomisinin 2010 yılında kaydettiği büyümenin arka planında, küresel ticaretteki iyileşme, büyümeyi destekleyici parasal ve mali politikalar ile güçlü özel tüketim talebi yer alıyordu. 2010 yılında yüzde 6,6 oranında büyüyen İsveç ekonomisi, 2011 yılının son yarısında Avro Alanı’ndaki borç krizinin ve küresel yavaşlamanın etkisiyle durgunlaşma eğilimi göstermesine rağmen, 2012 yılında hane halkı tüketimi, yatırımlar ve net ihracatın yüksek seyretmesiyle bu eğilimi frenledi. Krizin etkisiyle artan işsizlik oranı 2011 yılında düşmeye başladı, ancak 2012 yılında tekrar yükselişe geçerek yüzde 8 oranında gerçekleşti.

Diğer yandan, bütçe açığının GSYİH’ye oranı 2012 yılında binde 5 olarak kaydedilen İsveç, AB genelinde bütçe açığının GSYİH’ye oranı en düşük olan ülkelerden biri konumunda bulunuyor. İsveç ayrıca, yüzde 38,2 ile kamu borcunun GSYİH’ye oranının en düşük olduğu AB ülkeleri arasında yer alıyor. İsveç, tıpkı Danimarka gibi Avrupa 2020 Stratejisi çerçevesinde belirlenen hedeflere ulaşmakta diğer AB ülkelerinden üstün bir performans sergiliyor. GSYİH’sinin yüzde 3’ünden fazlasını Ar-Ge harcamaları için ayıran İsveç, AB genelinde bu oranın en yüksek olduğu ikinci ülke konumunda. Bunun yanı sıra yüzde 79,4 istihdam oranı ile 2012 yılında istihdam oranının en yüksek olduğu AB ülkesi olan İsveç, Avrupa 2020 Stratejisi çerçevesinde ulaşılması hedeflenen yüzde 75’lik istihdam oranını da fazlasıyla yerine getiriyor.

Bunların yanı sıra, 2010 yılından itibaren, İsveç’te aşırı sağı akımı yükseliş gösterdi. 2010 yılı Eylül ayında yapılan seçimlerde, aşırı sağcı ve göçmen karşıtı İsveçli Demokratlar Partisi, İsveç Parlamentosu’na katılan ilk aşırı sağ partisi oldu. Aynı yılın Ekim ayında ise, orta sağ bir siyasal oluşumdan gelen Başbakan Fredrik Reinfeldt, hükümet kurdu. Avrupa Komisyonu’nun öngörülerine göre GSYİH, 2016 yılına kadar büyüme kaydedecek. 2014 yılında yüzde 2, 2015 yılında yüzde 2,4, 2015 yılında ise yüzde 2,7 gibi bir artış öngörülüyor. Enflasyon 2012 yılında yüzde 0,9 iken, 2013’te  yüzde 0,4’e düştü. Enflasyonun, Komisyon’un mevcut  ekonomik tahminlerine  göre, 2014 ile 2015 yıllarında tekrar yükselmesi bekleniyor. (2014 yılında yüzde 0,9, 2015’te yüzde 1,8). Hükümetin aldığı kararlar sayesinde, yatırımların önümüzdeki yıllarda artış göstermesi inşaat sektörünün canlanması bekleniyor. Buna rağmen, ihracatta durgunluğun devam edeceği ve ihracatın GSYİH artışındaki payının az olacağı tahmin ediliyor. 2013 yılında kamu borcunun GSYİH’ya oranı yüzde 41,5’e yükseldi. 2014’te de yüzde 41,8 ile bu eğilim devam edeceği öngörülüyor. Ancak, 2015 yılında yüzde 40,8’e inmesi öngörülüyor. Buna karşın, AB genelinde kamu borcunun GSYİH’ya oranına bakıldığında, İsveç’in oranının genel ortalamanın altında olduğu görülüyor. 

Ülkenin temel ekonomik göstergelerine buradan ulaşılabilir.