İrlanda

Krizin küllerinden yükselen Kelt Kaplanı

2007 yılına kadar doğrudan yabancı yatırımlar ve ihracat sayesinde yüksek büyüme oranları sergileyen ve “Kelt Kaplanı” olarak anılan İrlanda ekonomisi, 2008’de küresel mali krizden ciddi şekilde etkilendi. GSYİH 2008’de yüzde 2,1 ve 2009’da yüzde 5,5 daraldıktan sonra 2011’de yüzde 1,4 oranında arttı. İrlanda’da gayrimenkul fiyatları, 2007 yılına kadar diğer AB ülkelerine göre çok daha hızlı arttı. Ancak bu tarihten sonra gayrimenkul fiyatları ortalama yüzde 47 oranında düştü ve inşaat sektörü çöktü. Tüketici harcamaları ve özel sektör yatırımları geriledi. 2008’de hükümet, krize giren bankacılık sektöründe banka mevduatlarını güvence altına aldı.

Ülkenin içine girdiği ekonomik krizle mücadele amacıyla hükümet, bankacılık sektörüne sermaye enjekte etti ve risk sermayesi fonu kurdu. İrlanda hükümeti, bankacılık sektöründe istikrar sağlamak amacıyla, 2009’da Varlık Yönetimi Ajansı’nı kurarak İrlanda bankalarından sorunlu ticari gayrimenkulleri ve kalkınma kredilerini devraldı. Ayrıca hızla azalan gelirler ve hızla artan bütçe açığı nedeniyle de katı bütçe önlemleri alındı; harcamalarda ve kamu çalışanlarının maaşlarında kesintiye gidildi. Ancak söz konusu önlemlerin yetersiz kalması üzerine, 2010’da bütçe açığı rekor düzeyde artarak GSYİH’nin yüzde 30,8’i seviyesine ulaştı. 2012 yılında İrlanda’nın kamu borcunun GSYİH’ye oranı, bankacılık sektörüne yapılan ilave desteklerin de etkisiyle, yüzde 117,6’ya yükseldi. 2010 yılında hükümet, bankacılık sektörünü yeniden sermayelendirmek ve ülke borçları nedeniyle iflası önlemek amacıyla AB ve IMF kaynaklı toplam 85 milyar avro tutarındaki yardım paketi üzerinde anlaştı.

2011’de iktidara gelen yeni hükümet, bütçe açığını AB ve IMF programında öngörülen hedefe getirmek amacıyla istikrar önlemlerini yoğunlaştırdı. İrlanda, 2011’de yüzde 1,4 oranında büyüme gösterdi ve bütçe açığını GSYİH’nin yüzde 13,4’ü seviyesine çekmeyi başardı. 2012’de, İrlanda’nın ihracatına olan zayıf talep nedeniyle yavaşlayan büyümeye rağmen hükümet, bütçe açığını GSYİH’nin yüzde 7,6’sına çekmeyi başardı. Ancak ülkede işsizlik sorununun endişe verici boyutlara ulaştığı da dikkat çekiyor. 2008 ve 2012 yılları arasında işsizlik oranı yüzde 6,4’ten yüzde 14,7’ye çıktı. Gençler arası işsizlik oranı da artarak yüzde 30,4’e ulaştı.

2013 yılının son yarısından itibaren, zor bir dönemden sonra, ekonomik verilerde genel bir düzelme görüldü. Böylece, yüzde 0,3 büyüme gerçekleşti. İç talebin artışı ile  ekonomide istikrarlı bir şekilde çeşitli sektörlerde gelişme kaydedildi. Bununla beraber, 2013’te, işsizlik oranı yüzde 13,1’e indi. Bu rakam, 2009 yılının Haziran ayından beri, en düşük seviyedir.  Enflasyon rakamlarına gelince, Avro Alanı ortalamasının altında 2013’te yüzde 0,3 gibi bir seviyesinde kaydededildi. Ancak, önümüzdeki dönemde, 2014 yılından itibaren, yüzde 0,8, 2015 yılında ise yüzde 2,9’a yükselerek artış göstermesi bekleniyor. Rekabetteki son olumlu gelişmeler enflasyonun düşük seviyelerde kalmasına yardımcı oldu. GSYİH bazındaki büyümenin, 2014 yüzde 1,8’e yükselmesi ve artışın sürerek 2015’te yüzde 2,9 yükselmesi bekleniyor. İşsizlik oranına baktığımızda zamanda ise, 2014 yılında 11,9’a inmesi bekleniyor. 2015 yılında da,  yüzde 11,2 ile olumlu seyrin devam edeceği öngörülüyor. Mevcut durum büyümeyi kısmen engellemeye devam ediyor. Buna rağmen, 2013 yılında yüzde 122,3 olan kamu borcunun GSYİH’ye oranı halen yüksek düzeydedir. Ancak, 2014 yılında yüzde 120,3 ve 2015’te yüzde 119,7’ye inerek olumlu bir seyir izleyeceği tahmin ediliyor.

26 Şubat 2016 tarihinde AB’ye 1973 yılından beri üye olan İrlanda’da genel seçimler yapıldı. Hiçbir partinin tek başına iktidar olmadığı genel seçimlerde, Başbakan Ensa Kenny’nin partisi Fine Gael’in oy kaybetmesine rağmen birinci parti konumunu korurken, koalisyon ortağı İşçi Partisi’nin yarışta dördüncü sıraya geriledi. Fine Gael 50, İrlanda Cumhuriyetçiliği merkez-sol ideolojisindeki Gerry Adams’ın partisi Sinn Fein 23 ve İşçi Partisi 7 sandalye kazandı. 

Ülkenin temel ekonomik göstergelerine buradan ulaşılabilir.