Hollanda
Avro Alanı borç krizinin kıyısında
AB’nin en dışa açık ekonomilerinden biri olan Hollanda ekonomisi, küresel mali krizden büyük ölçüde etkilendi. 2008 yılının ikinci çeyreğinden itibaren daralmaya başlayan Hollanda ekonomisi, 2009 yılında yüzde 3,7 oranında küçüldü. 2009 yılının sonlarında küresel ticaretteki canlanmaya ve ihracattaki artışa paralel olarak Hollanda ekonomisi de toparlanmaya başladı. Ancak tüketici güvenindeki olumsuz eğilim ve refah etkileri, özel tüketimin azalmasında etkili oldu. Zayıf küresel talep ve ağırlaşan kredi koşulları, üretimde kapasite kullanımının tarihteki en düşük seviyeye düşmesine yol açtı. Reel ekonomideki daralmayı önlemek amacıyla bir mali teşvik paketi kabul eden hükümet, finansal piyasalarda istikrarın oluşması için finansal kurumlara destek sağladı. Bununla birlikte 2013’ün ikinci yarısı Hollanda ekonomisi için dönüm noktası oldu. İş sektöründeki yatırımlardaki ve özel tüketimdeki artış ile birlikte ekonomiye dair göstergelerde ani iyileşmeler yaşandı.
Hükümet ayrıca, ekonomiyi canlandırmak için altyapı programlarına hız vermek, işten çıkarmalara başvurmayan işverenlere vergi indirimi sağlamak ve ihracat kredisi imkânlarını genişletmek gibi bazı önlemler uyguladı. Ancak mali teşvik paketi ve banka kurtarma planları, 2010 yılında kamu bütçesinin açık vermesine ve bütçe açığının GSYİH’ye oranının 2009 yılı sonunda yüzde 5,6; 2010 yılında ise yüzde 5,1 olarak kaydedilmesine yol açtı. Mali konsolidasyon önlemleri uygulamaya koyan hükümet, 2011 yılında bütçe açığını aşağı çekmeyi başarmasına rağmen, Hollanda’nın bütçe açığının GSYİH’ye oranı halen yüzde 3’lük referans değerin üzerine seyrediyor. Aralık 2009’dan bu yana aşırı açık prosedürü kapsamında değerlendirilen Hollanda’nın, bütçe açığının GSYİH’ye oranını 2013 yılı sonuna kadar yüzde 3’lük referans değerin altına çekmesi gerekiyor. 2012 yılında bütçe açığının GSYİH’ye oranı yüzde 4,1 olarak kaydedildi. Öte yandan, 2013 yılında GSYİH’deki yüzde 1,4’lük artışla birlikte bütçe açığının GSYİH’ye oranının yüze 2,5’e düşmesinin sonucu, 2013 yılında Konsey kararı ile aşırı açık prosedürü sonlandırıldı. Hollanda’nın, bütçe açığının GSYİH’ye oranını yüzde 3’lük referans değerinin altına çekebilmesindeki temel etkenler arasında; dolaylı vergilerin artırılması ve kamu giderlerinin azaltılması gösterildi. Hollanda’nın kamu borcunun GSYİH’ye oranı yüzde 60’lık referans değerin üzerinde seyrediyor. Bu oran, 2008 yılında yüzde 58,5’ten 2012 yılında yüzde 71,2’ye yükselirken 2013 yılında yüzde 73,5 oranında seyir gösterdi. Orta vadeli bütçe hedefi (medium term budgetary objective) oranları ile güncel yapısal dengeler arasında büyüyen bir açık oluşması sebebiyle avro alanının 5’inci büyük ekonomisinin, İstikrar ve Büyüme Paktı gözetimindeki orta vadeli yol haritasından sapıyor olduğu endişesi doğdu.
Hollanda, AB ülkeleri arasında en yüksek cari fazlaya sahip ülke konumunda bulunuyor. Ülke ekonomisinin yabancı sermayeye bağımlı olmadığının göstergesi niteliğinde olan cari fazla, Hollanda için önemli bir avantaj teşkil ediyor. İşsizliğin, krizin etkisiyle 2008 yılında yüzde 3,5’ten 2012 yılında yüzde 5,3’e ve 2013 yılında da yüzde 6,7’ye yükselmesine rağmen Hollanda, İsveç’ten sonra en yüksek istihdam oranına sahip AB ülkesi konumunda bulunuyor.
Gayrimenkul fiyatları, tüketici harcamaları ve yatırımlardaki düşüş, azalan ihracat ve Avro Alanı borç krizinin etkileri, Avro Alanı’nın beşinci en büyük ekonomisi olan Hollanda’nın üstesinden gelmesi gereken zorluklar olarak öne çıkıyor. Öte yandan, net gelir ile istihdam oranlarındaki artış ve çeşitli konsolidasyon paketlerinin etkisiyle, resesyondan çıkılmasına yönelik adımlar atılmaya devam ediyor. Buna rağmen, özel sektörde borçluluk, borç/anapara oranının azalması (delivering) ve konut piyasasında etkinlik konuları, çözüm bekleyen temel sorunlar arasında yer alıyor.
1 Ocak 2016 tarihinde AB Dönem Başkanlığı görevini Hollanda üstlendi. Hollanda Dönem Başkanlığı, on sekiz ay sürecek olan Hollanda, Slovakya, Malta “Üçlü Programı”nın (Trio) ilk ayağını oluşturuyor. AB’nin bir anlamda önümüzdeki 18 aylık süreçteki gündemini yansıtan Hollanda, Slovakya Malta Üçlü Programı’nın temel önceliklerini büyüme ve rekabet edebilirlik; istihdam; Enerji Birliği; özgürlük, güvenlik ve adalet; AB’nin küresel aktör olarak rolünün geliştirilmesi; vatandaşların salahiyeti ve güvenliği oluşturuyor.
15 Mart 2017 tarihinde Hollanda’da gerçekleştirilen genel seçimlerin galibi Başbakan Mark Rutte’nin partisi VVD oldu. Açıklanan sonuçlara göre, Rutte’nin lideri olduğu Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi (VVD), ülkenin 150 üyeli meclisinde 31 sandalye elde etti. Göçmen karşıtı söylemleri ile tanınan Geert Wilders’in liderliğindeki Özgürlük Partisi (PVV) ise sandalye sayısını 15’ten 19’a yükseltti. Buna karşın, Başbakan Rutte’nin koalisyon ortağı İşçi Partisi (PvdA) ise 38 sandalyeden 9’a düşerek en büyük azalışı yaşayan parti oldu. Diğer partilerin mecliste kazandıkları sandalye sayısı şu şekilde gerçekleşti: Hristiyan Demokrat Çağrı (CDA, 19), Demokratlar 66 (D66, 19), Yeşil Sol (16), Sosyalist Parti (14).
Ülkenin temel ekonomik göstergelerine buradan ulaşılabilir.