Danimarka

Krizi, harcamalarını artırarak atlatan ülke

Danimarka’da on yıl süren güçlü ekonomik büyüme, 2008 yılının başında sona erdi. Küresel mali kriz etkisini gösterdiğinde, Danimarka’da gayrimenkul sektöründe yaşanan sorunlar ve ekonominin aşırı ısınması, diğer bir ifade ile cari açığın ve bütçe açığının hızlı artışı ve bunun sıcak para ile karşılanması gibi faktörler ekonominin daralmaya girmesine neden olmuştu. Krizin de etkisiyle Danimarka ekonomisi 2009 yılında yüzde 5,7 oranında küçülürken, Danimarka hükümeti iç piyasadaki krizin etkilerini azaltmak üzere genişletici mali politikalar izlemeye başladı. 2009’daki ekonomik durgunluğun 2010 yılında yerini toparlanmaya bırakmasında, hükümetin genişletici maliye politikalarının, ihracattaki artışın ve stok birikiminin etkili olduğu söylenebilir. Danimarka ekonomisi, 2010 yılında yüzde 1,6 oranında büyüdü. Ancak, Danimarka’nın Avro Alanı’na dâhil olmamasına karşın, Avro Alanı’ndaki borç krizinin etkisiyle dış talepte ve tüketici güvenindeki azalma, ülkede ekonomik toparlanmanın kısa vadede yavaşlamasına yol açtı. Danimarka ekonomisi, kötüleşen uluslararası ekonomik görünümün etkisiyle, azalan ihracat faaliyetleri ve özel tüketim harcamalarının zayıf seyretmesi nedeniyle 2012 yılında binde 5 oranında daralırken, 2013 yılında ise, düşük düzeyde iç talep ve net ihracatın negatife kaymasından ötürü binde 1 oranında daraldı.

Küresel mali krize rağmen Danimarka, Avrupa 2020 Stratejisi çerçevesinde belirlenen somut hedeflere ulaşmakta diğer AB üyesi ülkelerin üzerinde bir performans sergiliyor. GSYİH’sinin yüzde 3’ünden fazlasını Ar-Ge harcamaları için ayıran Danimarka, Finlandiya ve İsveç’ten sonra bu oranın en yüksek olduğu ülke konumunda bulunuyor. Danimarka’da genel anlamda düşük seyreden işsizlik oranının, krizin etkisiyle 2008 yılında yüzde 3,4’ten 2011 yılında yüzde 7,6’ya yükselmesine karşılık; petrol-doğal gaz sektörlerinde 2011’de gerçekleşen, diğer sektörlerden bağlantısız küçülmenin olumsuz etkilerinin sona ermesi ile birlikte 2012’de yüzde 7,5’e, 2013 yılında 6,7’ye indi  ve istihdam oranı Avrupa 2020 Stratejisi çerçevesinde belirlenen yüzde 75’lik oranın üzerinde seyretti. Danimarka’da genç nüfus işsizliğinin 2008’de yüzde 8’den 2012’de yüzde 14,1’e yükselmesine karşın, Danimarka, bu oran ile AB ve Avro Alanı ortalamalarının altında kaldı.

Artan gelirin ve güvenin etkisiyle birlikte Danimarka’nın makro ekonomik ve mali görünümü 2013 yılında dengeli ve istikrarlı kaldı, özel tüketim hareketlendi. Öte yandan Avrupa 2020 Stratejisi çerçevesinde belirlenen hedeflere yönelik ilerleme kaydedildi. Özellikle, emek piyasasında teminat altındaki gruplara yönelik nakit para yardımı ve hastalık izni konularında reformlar gerçekleştirildi. Danimarka, artıkların geri dönüşüm yoluyla yeniden kullanılmasını ön gören geri dönüşüm ekonomisi stratejisini de 2013 yılında başlattı. Bununla birlikte çeşitli reform çalışmalarına rağmen rekabet konusunda yeterli ilerlemenin sağlanmadığı kabul edildi.

18 Haziran 2015 tarihinde Danimarka’da düzenlenen genel seçimlerin galibi sağ koalisyon oldu. Katılım oranının yüzde 85,8 olduğu genel seçimde, Başbakan Helle Thornin Schmidt’in partisi Sosyal Demokrat Parti, yüzde 26,3 oy oranıyla en büyük parti olmasına rağmen sağ koalisyona yenildi. Sosyal Demokrat Parti’yi, sırasıyla, yüzde 21,1 ve yüzde 19,5 oyla Danimarka Halk Partisi ve Liberal Parti takip etti. 179 sandalyeli Danimarka Parlamentosu’nda sağ koalisyon 90, 2011 yılında göreve gelen ve Danimarka’nın ilk kadın başbakanı olan Thorning-Schmidt’in öncülüğündeki merkez sol ise 85 sandalye ile temsil edilecek. Thorning Schmidt, seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından partisinin liderliğinden istifa etti.

Ülkenin temel ekonomik göstergelerine buradan ulaşılabilir.