ÖNSÖZ
9 Mayıs 1950’de tarihe geçen konuşmasını yapan Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Avrupa devletleri arasında bir daha savaş çıkmasını olanaksız kılacak bir girişimin temellerini atmıştı. Giderek yakınlaşan bir Birlik oluşturma süreci, bugün hala devam ediyor. Bu bütünleşme hareketinin en büyük kazanımlarından birini ise ekonomik ve parasal birlik ve Avro Alanı oluşturuyor. AB’nin Soğuk Savaş’ın bitmesi ve yeni bir dünya düzenine geçilmesi sürecine cevabı olarak nitelendirilebilecek Maastricht Antlaşması ile temelleri atılan Ekonomik ve Parasal Birlik ortak bir kurumsal yapıya ve ortak kriterlere dayanıyor.
Ekonomik ve parasal birlik kurma çabaları ise yeni değil. 1969 Lahey Zirvesi’nde o zamanki 6 üye ülke Avrupa Toplulukları için yeni hedefler ortaya koymuştu. Bu hedeflerden biri olan ekonomik ve parasal birlik hedefi, 1970 Werner raporu ile şekillendi ve uygulanmaya başladı. Ancak 1970’lerin zor siyasi ve ekonomik iklimi, ABD dolarına dayalı bir sabit kur sistemi olan Bretton Woods sisteminin çökmesi ile dalgalı kur sistemine geçilmesi, ABD ekonomisinin girdabı, 1973 petrol krizi gibi gelişmeler AT ülkelerini hedeflerinden saptırmış ve 1977’ye gelindiğinde ekonomik ve parasal birlik hedefi sessizce terk edilmişti. 1970’lerin sonunda AT Komisyonu Başkanı Jenkins’in öncülüğünde ve Fransız ve Alman liderlerin desteği ile Avrupa Para Sistemi hayata geçirildi. Parasal istikrarın sağlanması için üye devletlerin merkez bankaları arasında yakın işbirliğini tesis etmeyi amaçlayan bir döviz kuru rejimi olan Avrupa Para Sistemi, değerini üye devlet para birimlerinden alan bir Avrupa Para Birimi (ECU) ve bir döviz kuru mekanizmasından oluşuyordu.
1985’teki Beyaz Kitap’a dayanan Tek Pazarın tamamlanması projesi kapsamında ekonomik ve parasal birlik bir kez daha gündeme gelmişti. Ancak bu kez Avrupalı liderler daha temkinli davranarak ekonomik ve parasal birliğin temellerini somut ve açık bir şekilde Antlaşmalara yerleştirmek istediler. Bu şekilde birbirlerinden ekonomik performans, rekabet gücü, bütçe dengesi gibi birçok açıdan farklı olan üye devletleri ortak kurallar ekseninde bir araya getirmek ve ortak bir kontrol ve denetim mekanizması oluşturmak mümkün olacaktı. Maastricht Antlaşması ile işte bu ortak hukuki çerçeve oluşturuldu.
Ekonomik ve Parasal Birliğin temelini oluşturan Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin görevi fiyat istikrarını korumak, genel ekonomi politikalarını desteklemek, Avro Alanı için para politikasını belirlemek ve uygulamak, döviz kuru operasyonlarını yürütmek, Avro Alanı ülkelerinin resmi döviz rezervlerini tutmak ve yönetmek, ödemeler sisteminin düzgün işleyişini sağlamak olarak belirlenmiştir. Ekonomik ve parasal birliğe dahil olmanın koşulları Maastricht Antlaşması’nda yer almaktadır. Yakınsama kriterleri veya Maastricht kriterleri olarak adlandırılan enflasyon, faiz, borçlanma oranı, bütçe açığı gibi göstergelerde belirlenen hedef değerleri karşılayamayan üye devletler avroya geçemez. Bugün itibarıyla sayısı 18’i bulan Avro alanına dâhil olan üye devletlerin daha sonra da bu kriterlere uymalarını sağlamak için İstikrar ve Büyüme Paktı oluşturulmuş ve kriterleri ihlal eden ülkelere para cezası dahil bazı yaptırımlar getirilmiştir.
2008 yılında ABD’de emlak piyasasından çıkarak tüm dünyayı etkisi altına alan küresel mali kriz Avro Alanına da sirayet ederek ekonomik ve parasal birlik için çok önemli bir sınav meydana getirdi. Krizin özellikle bankacılık sistemini temellerinden sarsması, bazı üye devletlerin yüksek borçlanma düzeyleri ile birleşince tam anlamıyla bir ekonomik felakete yol açtı. Dalga dalga yayılan kriz, ekonomik durgunluğu ve işsizliği tetikleyerek var olan araçlar ile çözülemeyecek boyutlara ulaştı.
Avrupa’nın tarihinde gördüğü en derin ekonomik kriz 2013 yılı sonu itibariyle düzelme sinyalleri vermeye başladı. Ancak takip eden yıl, ekonomik gidişatın kırılganlığı arttı ve Avrupa 2008 yılından beri olduğu gibi mesaisinin büyük bölümünü kriz sonrası döneme harcamaya devam etti; devam ediyor.
2008 yılından bu yanan AB liderleri ve Avro Alanı ülkeleri maliye bakanları, krizin etkilerini bertaraf etmek ve bundan sonra çıkabilecek krizlere karşı dayanıklı bir sistem yaratabilmek için defalarca bir araya geldi; Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası gibi ulus üstü AB kurumlarının desteği ile bir dizi tedbiri müzakere etti ve sonuca bağladı. Bunlar arasında yer alan Avrupa sömestri gibi uygulamalar, ikili paket ve altılı paket gibi yasa paketleri ve Mali Sözleşme gibi hükümetler arası antlaşmalar ekonomik ve parasal birliğin ortak ekonomi yönetimi ayağını ortak denetim ve gözetim mekanizmaları yoluyla güçlendirmeyi hedeflemekteydi.
İlk baskısı 2013 yılında basılı bir yayın olarak, “Kriz Sözlüğü: 100 Kelimede Avrupa’nın Ekonomik Krizi” başlığı ile yayımlanan bu proje, Avrupa ve Avro Alanında yaşanan bu derin krizin 2008’den bu yana adım adım güncesini, kriz ile ortaya çıkan yeni finansal kelime dağarcığının ayrıntılı tanımlarını ve krizi yaşayan üye devletlerin ekonomik durumları hakkında temel bilgileri içermektedir.
Türkiye-AB ilişkilerindeki gelişmeleri, 1965 yılından bugüne günü gününe takip eden İKV olarak, bu projede krizin yıllık seyrini ortaya koymak amacıyla kronolojiyi Ocak 2008’den başlattık ve bugüne kadar devam ettirdik; ettiriyoruz.
Krizin kronolojisine ilişkin çok farklı kurumlar, çok farklı tarihçeler yayımlandı bugüne kadar. Benzer kronolojileri farklı kaynaklardan edinmek mümkün. Ancak biz kendi kronolojimizi hazırlarken şunları fark ettik:
- Avrupa’nın krizi, gelişmelerin büyük bir hızla yaşandığı bir krizdi.
O kadar çok toplantı, zirve, karar, eylem vardı ki, hepsini toplamak ve yayımlamak için sözlük değil, ansiklopedi gerekirdi. Bu yüzden biz de, 2008-2013 yılları arasında krizin temel taşlarına yer verdik. Bunu yaparken de Üye Devletleri, AB kurumlarını, AB’nin finansal sistemini oluşturan kuruluşları ve uluslararası ekonomi yönetimi kuruluşlarını temel aldık.
- Avrupa’nın krizi, sadece bir ekonomik kriz değildi.
Aslında Avrupa’da krizin hâkimi siyasetti. Kriz ekonomi alanında olduğu kadar, siyaseti de karıştırdı. Avrupa krizi belki Avrupa’nın gördüğü en kötü ekonomik kriz değildi, ama Avrupa’nın şahit olduğu en iyi siyasi krizdi. İşte bu nedenle, kriz kronolojimize siyasi gelişmeleri de ekledik. Bunun nedeni siyasi arenada krize yönelik alınan bir kararın ekonomik alana ve dolayısıyla ilerideki siyasi gelişmelere olan büyük etkisiydi.
- Avrupa’nın krizi, kendi sözlüğünü ve terminolojisini yaratan bir krizdi.
2008-2013 yılları arasında iktisat bilimi, yepyeni kelimeler ve kavramlar ile tanıştı. Bunların birçoğu başta Avrupalılar olmak üzere bizlerin anlayamadığı kavramlardı ama hayatlarımızı doğrudan etkilediler, etkilemeye de devam ediyorlar. İşte bu nedenden ötürü bu yayına bir de sözlük ekleme kararı verdik. Elinizde bulunan bu yayının üçüncü bölümü, Avrupa’nın ekonomik krizinin yarattığı yeni terminolojinin, başka bir deyişle Avrupa ekonomik yönetişiminin yeni dilinin şifrelerini, kolay ve anlaşılır bir şekilde sizlere sunmak üzere tasarlandı.
- Avrupa’nın krizi, istisnasız tüm ülkeleri etkileyen ama farklı ölçülerde etkileyen bir krizdi.
Kriz Yunanistan, İtalya, İrlanda, İspanya, GKRY ve Portekiz’e çok çektirdi. Ancak ana kıta Avrupa’da ve AB’nin elinin uzandığı tüm ülkelerde ekonomiler çalkalandı. Elinizde bulunan bu yayının dördüncü ve son bölümü de, bir yerde krizin ülke bazında özetini sizlere vermek üzere tasarlandı. Son bölümde bulunan 30 tabloda, 2008 yılından 2012 yılına, seçilmiş temel ekonomik göstergeler üzerinden 28 AB üye ülkesi, Avro Alanı ülkeleri, AB-28 ortalaması ve Türkiye karşılaştırılmakta; bir yerde krize ilişkin karşılaştırmalı bir perspektif sunulmaktadır.
Finans dünyası profesyonelleri, akademisyenler ve öğrencilerin yanında dünyada neler olduğunu merak eden herkes için faydalı bir rehber olacağı düşüncesiyle bu online modülü, tüm okuyucu ve ilgililerin dikkatlerine sunuyoruz.
İktisadi Kalkınma Vakfı